BENZEŞME
İnsanlık hikâyesi birikimsel olarak ilerlemektedir. Başlangıcından bugüne değin birçok farklılığı da bünyesinde barındırmaktadır. İnsan söz konusu olduğunda, her nefis adedince bir farklılığın bulunduğunu söylemek mümkündür. Günün sonunda bu farklılıklar bir bütünü meydana getirmektedir.
İnsanlık hikâyesine bakıldığında vahdetten kesrete yol alan bir alçalma gözlemlenmektedir. İnsanların farklarından kastedilen her insanın biricik oluşudur. Her farklılık kendi içerisinde bazı benzerlikleri taşımaktadır. Kesretten vahdete doğru yükseldikçe farklılıkların oluşturduğu benzerlikler en yalın haliyle düalite olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her insan, içinden gelen hangi fısıltıya kulak verdiğine bağlı olarak oluşan düalitenin bir tarafına meyletmektedir. Ruhun fısıltıları hakikate, iyiye, doğruya, güzele; nefsin fısıltıları ise illüzyona, kötüye, yanlışa, çirkine götürmektedir. İnsan, özüne uygun olan tarafı seçmediğinde, düşman gibi olmaya meylettiğinde, onun frekansına girip kendi frekansını kaybettiğinde ve gafletle hareket ettiğinde benzeşme hadisesi meydana gelmektedir.
Vahdete uzanan yolda yürümek isteyen bir insanın pişmesi ve saflaşması gerekmektedir. Bu tecrübeyle mümkün olmaktadır, tecrübe ise vazifelerle kazanılmaktadır. Vazifeler yapılmadığında unutma ve benzeşme hadisesi ortaya çıkmaktadır. Vazifeler yerine getirildiğinde ise insan bir olanı hatırlamakta, özüne aykırı olan şeylerden soyutlanarak vahdete uzanan yolda mesafe kat edebilmektedir.
İnsanın elindeki en büyük güç gönlünde taşıdığı imandır. Hikmet ve usulle yürümeye devam edildikçe gönüldeki iman ateşi daima diri kalmaktadır. Bu, insanın kaybolmasına sebep olacak türlü şeylere karşı korunaklı bir yol tayin etmekte ve düşmanla benzeşmekten alıkoymaktadır. Gönülde yanan ateşe sahip çıkmak, insanlık hikâyesindeki hatalardan ders çıkarmak ve benzeşme hadisesini ciddiye alarak buna götürecek şeylerden uzak durmak gerekmektedir.