BEREKET DİYARI
Zaman ve mekânla ilintili olan bereket, varlığın mucizelerinden biridir. Dünyaya gelmekle kesikli bir alana giriş yapan insanın, yeniden sürekliliğe kavuşabilmesi için bereket diyarında yer alması gerekir. Bazı topraklar yer aldığı zeminden dolayı daha bereketlidir. Bu bereketli topraklardan çıkan herhangi bir mahsulün, bir diğer ürünün de tabiatını etkilemesiyle zenginliğin meydana geldiğine dair yaygın bir inanç vardır. Bu inanç esasında, belirli bir zaman ve mekânda aynı gayeyle bir araya gelen ruhların birlikteliğiyle bereketin/zenginliğin yeryüzüne çıkmasına benzetilmektedir.
İnsan hayatına heyecanın ve tecrübenin imkânını sunan bereket, kadim öğretilere uygun olarak; kitap, kâinat ve insan tezahürleriyle birlikte anlaşılmış, içeride aranmış böylelikle de inanç kavramını doğurmuştur. Böylece bu dünyaya gelerek çokluk ve çokluğun meydana getirdiği imtihanlarla mücadele eden insana, bir mucize olarak bereketli ve doğru adım atabilme imkânı verilmiştir. Bu yönüyle sonsuzluğa uzanan bereket, inanan insana bu dünyada verilen en büyük lütuflardandır.
Gücün kaynağının, varlığın önemli sırlarından olan bereketle bağlantısından ötürü bütün insanlık, daima farklı yollarla bereketin izlerini aramaya çalışmaktadır. Başlangıçta içeride izi sürülen bereket; “din- bilgelik- felsefe- bilim- teknik” gidişatı neticesinde dışarıda ve dünyada aranılan bir forma getirilmiştir. Bu dışarıda arama girişimi sonucunda tabiat ile irtibat bozulmuş, adaletsiz bir yapılanma ortaya çıkmıştır. Bu noktada doğru mayayla mayalanamayan kimselerin, bereketi dışarıda ve dünya nimetlerinde araması ile insanlık, günbegün büyük tehlikelere ve felaketlere maruz kalmaktadır.
21. Yüzyıl gidişatının belirlenerek yavaş yavaş işletilmeye başlandığı bu zaman diliminde insanlığın, insanlık seyrine en az hasarla devam edebilmesi adına yapılması gerekenler; doğru zaman ve doğru mekâna temas ederek hikmetten, doğadan, kadınsılıktan ayrılmaksızın kısa zamanda önemli işler yaparak yolculuğa devam etmek ve ömrü bereketli kılmaktır.